8 Kasım 2019 Cuma

FOTOĞRAFIN TEMEL KAVRAMLARI


FOTOĞRAFA GİRİŞ

GENEL OLARAK

Fotoğraf; Yunanca Photos “ışık” ve Graphos “çizmek” sözcüklerinin birleşmesinden oluşan terimdir.
Optik ve kimyasal süreçleri kullanarak estetik olarak kompozisyon oluşturarak yüzey üzerinde kalıcı görüntü elde etme işidir.
Rönesans döneminde resim sanatı ile ilgilenen sanatçılar resimde perspektife başvurmaya başlayınca Camera Obsucura ismli alet bulunmuştur. Karanlık kutu anlamına gelmektedir.
Fotoğraf çekerken (sinemada da aynıdır) bir çerçeve belirlenir ve var olandan eksiltme yapılır. Resim yapılırken boş bir sayfaya yani olmayana inşa söz konusudur.
1826’da Fransız Joseph Nicephore Niepce odasından çektiği doğa fotoğrafı bilinen ilk fotoğraftır ve ilk doğa fotoğrafı da budur. 8 saatte pozlanmıştır,  yani fotoğrafı çekmek için başlanan vakit ile biten vakit arasında geçen zaman dilimi 8 saattir.
İlk insan fotoğrafı ise 1938 yılında Fransız ressam ve kimyager Louis Jacques Mande Daguerre evinin penceresinden çektiği fotoğraftır. 12 yılda fotoğraf çekimindeki teknolojik gelişme oldukça ilerlemiştir.
Fotoğrafa konu delik için; deliğin küçük olması durumunda fotoğraf daha net oluşmaktadır ve yine delik büyüdükçe görüntünün netliği kaybolmaktadır.

DİYAFRAM (F)

Objektif içinden geçen ışığın miktarını ayarlayan mekanizmaya diyafram denir.
Diyafram, ışığın yoğunluğunu ve net alan derinliğini kontrol eder ve iki temel fonksiyonu vardır. Değer ise F ile gösterilir. ışığın az olduğu ortamlarda daha etkili fotoğraf çekmemizi sağlar.
Sensorun büyüklüğü ile fotoğraf makinasının kalitesi artmaktadır.
Diyafram ne kadar çok açılırsa o kadar çok ışık alır ve alınan ışık miktarı arttıkça daha kaliteli fotoğraf çekilir.
Diyaframı ifade eden F miktarının büyümesi ile resmin kalitesi arasında ters orantı vardır. Yani;

F miktarı küçüldükçe diyafram daha çok ışık alır ve fotoğraf daha kaliteli olur.
F miktarı büyüdükçe diyafram daha az ışık alır ve fotoğraf daha az kaliteli olur.
f 1.0- f 1.2 – f1.4 – f1.8 – f2 – f2.8 – f4 – f5.6 – f8 – f11 – f16 gibi değerler alır. Her değer artışında makineye giren ışık miktarı bir önceki miktarın yarısına iner. Yani sayı büyüdükçe diyafram açıklığı azalır. Bu da daha az ışık ve daha kalitesiz fotoğraf çekimine neden olur.
Bu bakımdan fotoğraf makinalarında F değerinin küçük olması makinanın kalitesinin iyi olması bakımından önem arz eder.

ALAN DERİNLİĞİ: Diyafram sadece ışık miktarını ayarlamaz. Oluşan görüntüyü de doğrudan etkiler. Sensöre ne kadar az ışık düşerse, örneğin açık diyafram (küçük f değeri) odaklama yaptığımız bölge netken, geriye kalan alanların bulanık olmasına neden olur. Bu durum aynı zamanda fotoğraftaki konunun daha belirgin olmasını sağlar. Bu durum alan derinliği olarak ifade edilir.
Diyafram açıklığı arttıkça net alan derinliği azalır ve netleme noktasının önünde ve arkasındaki nesnelerin netliği azalır, flu bir görüntü elde edilir. Bu sayede obje öne çıkar, kompozisyonu ve etkisi güçlü fotoğraflar elde edilir.
Fotoğrafta daha geniş bir alanın net çıkması için f değerini yükseltmemiz (büyük f değeri) gerekecektir. Diyafram açıklığı daraldığında netlik alanı genişleyeceği için tek karede farklı konuları net çekebilmek ve anlatmak mümkün hale gelir. Örneğin manzara çekimlerinde f değerinin daha yüksek olması gerekir.
Portre fotoğraflarda; genellikle arka planı flu yapmak istendiğinden diyafram ayarı açık olarak kullanmak gerekir.
Makro fotoğraflarda; portre fotoğrafla benzerdir, konuyu ön plana çıkarmak için açık diyafram değeri tercih edilir.
Manzara fotoğraflarda; genellikle her yerin net olması istenir, bunu da diyafram ayarı kısık durumda kullanarak elde edebilirsiniz.
Gece fotoğraflarında; ışık genellikle yetersiz olduğu için alan derinliği arka plana atılır, açık diyafram kullanılır.

ENSTANTANE (S) (PERDE HIZI)

Fransızca’da (instantané) bir anlık, ansızın” anlamına gelmektedir. Fotoğrafta diyaframdan geçen ışınların ne kadar süreyle sensorda kalacağını kontrol eden sisteme enstantane denilmektedir. Yani fotoğraf çekmek için düğmeye (deklanşöre) basıldığında ışığa duyarlı alanın ışığı aldığı süredir.
Işığın filmin üzerine düşme süresi ‘örtücü’ ile denetlenir. Örtücünün açık kalma süresine enstantane denmektedir. Enstantane S simgesi ile gösterilir.
Perdenin açık kaldığı süre boyunca geçen zamana “Pozlama süresi” denir.
Perde hızı saniye cinsinden ölçülür.
Çoğu durumda saniyenin kesirleri (1/Sayı) şeklinde ifade edilir.
Payda yani “Sayı” ne kadar büyük olursa hız da o kadar yüksek olur. Örneğin; 1/1000 perde hızı 1/30’dan çok daha hızlıdır.
1/bölen şeklindeki enstantane de bölen arttıkça netlik te artmaktadır. Bölenin azalması yani değerin (1) bire yaklaşması durumunda görüntü daha hareketlidir. 1/60 ve daha az S değeri için titreme çok olacağından üçayak (tripod) kullanımı gereklidir.
Enstantane düştükçe çekimi yapılan nesne hareketli ise daha hareketli olarak çekim gerçekleştirilir.
1/125, 1/250,1/800 gibi değerleri yüksek hızlı objeleri dondurmak için kullanabiliriz.
Az ışıkta hareketleri dondurmak çok güç olabilir. Bunu önlemek için ya ISO değeri yükseltilecek ya da ekstra ışık kaynaklarıyla çekilecek objeyi beslemek gerekmektedir.
Bir sahnedeki hareketi dondurmak için daha hızlı bir perde hızı seçmeniz gerekecektir. Seçmeniz gereken perde hızı fotoğraflayacağınız nesnelerin gerçek hızlarına bağlı olarak değişir. Örneğin ip atlayan çocuk fotoğrafında perde hızı 1/1250sn idi; havadayken ve saçları uçuşmasına rağmen, havada donmuş gibi görünür.
Bir sahnedeki hareket hissini vermek için daha düşük bir perde hızı seçmeniz gerekecektir.
Bir resimde hareketin hissi verilmek istenebilir. Örneğin, bir şelale veya deniz manzarası fotoğrafını çekerken suyun ne kadar hızlı aktığını göstermek için ya da bir yarış otomobili fotoğrafı çekerken bir hız hissi vermek istenildiğinde veya bir yıldızın gökyüzündeki hareketi göstermek için bunların hepsinde daha uzun bir perde hızı seçilmesi gerekecektir. Yani payda artırılmalıdır. Tüm bu durumlarda bir üçayak (tripod) kullanmanız gerekecektir.
Perde hızını seçerken göz önüne alınması gereken bir diğer husus, kullanılan objektifin odak uzaklığıdır. Uzun odak uzaklığı kullanıldığında kameradaki titreşimler daha belirgin hale gelir, bu nedenle daha hızlı bir perde hızı seçmesi gerekir.

ISO (ASA)

ISO makinalarda bulunan sensörlerin, ışığa olan hassasiyeti, duyarlılık derecesi olarak adlandırılır. ISO bize yetersiz ışık ortamlarında diyafram ve enstantaneyi destekleyerek fotoğraf çekebilme olanağı sağlar.
Analog makina dönemlerinde her bir ISO değeri için farklı bir film taşımak gerekirdi. Dijital makinelerde ise makinanın üzerinden çok kolay bir şekilde istenilen ISO değerini ayarlanabilmektedir.  

SENSÖR: Fotoğraf makinenizde hassaslığı değiştirebilen bileşene “görüntü algılayıcısı” (sensör) denir. Bir kameranın en önemli (ve en pahalı) parçasıdır ve başlıca görevi; ışığı toplayıp, onu bir görüntüye dönüştürmektir. Çekilecek sahnenin ortam ışığının yeterli olduğu durumlarda ISO değeri düşük tutulur. Ancak, düşük ışık koşullarında fotoğrafın oluşabilmesi için makinanın algılayıcısını ışığa daha fazla duyarlı duruma getirmek gerekir. Bir dizi elektriksel işlemden oluşan bu yönteme ISO’yu arttırmak denir. ISO’yu yani algılayıcının ışığa hassasiyetini arttırarak düşük ışıklı ortamlarda flaş kullanmadan fotoğraf çekilebilir. Ama bu daha yüksek duyarlılık anlamına gelir, bunun sonucu olarak çekilen fotoğraflarda “kumlanma” (gren) adı verilen ve elektriksel gürültülerden oluşan, arzu edilmeyen bozulmalar olur.
Çok şıkta düşük ISO kullanılır ve görüntü daha nettir. ISO son tercih olarak artırılmalıdır. Önce diyafram sonra enstantane ayarlanmalıdır ve eğer bu yetersiz ise ISO artırılmalıdır.
ISO her ne kadar yetersiz ışık ortamlarında bize fotoğraf çekme olanağı verse de ISO değeri yükseldikçe fotoğraflarda noise (gürültü) de artmaktadır. Bu nedenle ISO değerini yeterli ışık ortamlarında en düşük seviyede kullanılmalıdır.
Yüksek ISO değerlerinde, sensörlere gönderilen voltaj arttığı için; sensörlerin ısınması yüzünden fotoğrafta gürültü (noise) görünmeye başlamaktadır.
Özellikle karanlık ortamlarda çekim yapılacaksa ISO’nun en düşük seviyede tutulması gerekir. Aksi taktirde ciddi bir gren (gürültü) kirliliği ile karşılaşılır. ISO düşünce hız da düştüğü için bu durumlarda tripod kullanılmalıdır. Ortam ışığı düşük ISO’da çekim yapmamıza müsaade etmiyorsa bu kez oluşacak grene razı olunmalıdır.
Dijital makinalarda ISO değeri modeline göre 50 ile 102400 arasında değer alabilmektedir. ISO numarası ne kadar düşük olursa ışığa duyarlılık o kadar düşük olur, ISO sayısı arttıkça fotoğraf makinasının hassaslığı artar.

Alan Derinliğine Etki Eden Etmenler

1-  Diyafram derinliği (f) değeri yükseldikçe yani çap küçüldükçe alan derinliği artar. Çekim yapılan karenin bütünü net görünür. F değeri düşerse hedeflenen konu net, diğer alan flu gözükecektir.
2-  Konuya olan mesafedir. Konuya yaklaştıkça arkasındaki alan flulaşır ve alan derinliği azalır. Konuya uzaklaştıkça ise odak derinliği artacağından arka kısım daha net görünecektir.
3-  Odak uzaklığı, objektife dışarıdan gelip belirli bir merkezde toplanan ışığın, bu toplanma noktasıyla algılayıcı düzlem yani sensör arasındaki mesafeye denir. Odak uzaklığı arttıkça fotoğraf kalitesi azalacaktır. Bu bakımdan odak uzaklığı azaldıkça yani görüş açısı genişler ve bu şekilde alan derinliği artacaktır.

ODAK UZAKLIĞI

Kamera lensi içerisine giren ışık ışınları bir noktada kesişir (odak noktası) işte kesiştikleri bu odak noktasının kamera sensörüne veya filme olan mesafesine odak uzaklığı denir.
Odak uzaklığı milimetre (mm) ile ölçülür ve doğal olarak milimetre (mm) olarak gösterilir.

Odak Uzaklığına Göre Lens Sınıflandırmaları

Odak uzaklıklarına göre kamera lensleri üç sınıfa ayrılırlar.
1- 35mm altında mm değerleri olan geniş açılı lensler. Bu tip lensler ile daha geniş açılı resim çekmek mümkündür. Tüm şehrin fotoğrafını geniş açı ile çeker. Bunlara geniş açılı objektifler de denir.
Mercek ile sensör arasındaki mesafe arttıkça (Odak uzaklığı değiştiğinde), görüş açısı daralır, sensör üzerindeki görüntü büyümeye başlar.
Geniş açılı bir objektif ile bir konu kadrajlandığında uzaktaki binalar çok ufak gözükürken  fotoğraf kenarlarında bükülmeler meydana gelir. Fakat fotoğraf karesinde daha fazla alanın görüntüsü kayıt edilir.
Manzara resimleri çekiminde geniş açılı objektifler kullanılır ve yüksek diyafram tercih edilir.
2- 35mm ile 50mm arasında (35mm ve 50mm dahil) mm değerine sahip standart lensler. Bunlara geniş açılı objektifler de denir. İnsan gözü  43 mm odak uzaklığına sahip bir lensin görüş açısıyla dünyayı izler.
Açı daraldıkça (mm cinsinden odak uzaklığı arttıkça) görüntüde bükülmeler kaybolur. Bununla birlikte görüntüler büyürken, bir önceki kareye göre etraftaki nesneler fotoğraf karesinden çıkar.
3- 50mm üzeri mm değerine sahip tele lensler. Bu tip lensler ile daha dar açılı resim çekmek mümkündür. Tüm şehrin fotoğrafını değil oradaki bir binanın fotoğrafını yaklaştırarak çeker. Bunlara geniş açılı objektifler de denir.
Makro Objektif; Dar açıdan daha da dar olan objektiflerdir.
Fotoğraf makinasındaki odak uzaklığını ifade eden ‘mm’ arttıkça fotoğraf açısı daralmaktadır ve fotoğraf daha dar açı ile ama daha yakınlaşmış şekilde çekilmektedir.
Geniş açı objektifle öndeki konu büyük, arka konular küçük gözükürken, dar açı objektif ile arka plan daha yakın ve büyük gözükür.
50 mm fotoğraf makinası: Fotoğraf makinasındaki normal görüş açısıdır. Sabit odaklı (Prime) Fotoğraf makinalarıdır ve aralık yoktur. Diyafram değeri düşüktür ve maliyeti daha azdır.
18 mm – 50 mm fotoğraf makinası: Standart satılan fotoğraf makinasıdır. Değişken odaklı Fotoğraf makinalarıdır. Zoom özelliği de vardır. Diyaframları çok düşmez, düşerse cihazın maliyeti çok artar. 50 mm Fotoğraf makinasına nazaran daha hafiftir ve daha az ışık alır.
18 mm – 300 mm fotoğraf makinası: Bu tip fotoğraf makinalarında aralık çok olsa da bunun için birden çok cam kullanılmaktadır. Bu durumda ışığın daha çok kırılması ve etkisinin azalmasına neden olmaktadır. Yani diyafram daha çok açılmakta ve bu nedenle görüntü bozulmaktadır.
ÇEKİM ÖLÇEKLERİ
Çerçeveye oranla görüntünün boyutunun değişmesi, değişik, çeşitli ölçeklerdeki çekimlere yol açar; değişik boyutlardaki görüntüler dizisine çekim ölçeği adı verilir. Çekim ölçeği kamera önündeki kişinin, nesnenin çerçeve içinde görülen kesimini anlatan, kameranın aldığı görüntünün perdede kapladığı alanı sınırlandıran bir birimdir. Çekim ölçeği seçilen, düzenlenen, yerleştirilen insana, nesneye, konuya yakından ya da uzaktan bakılmasını sağlar. Çekim ölçeği hem konu, hem de görüntü alanına bağlı olarak, konunun görüntü boyutu göz önüne alınarak belirlenir.
Temelde üç ölçek var; yakın çekim, orta çekim, genel çekim. Diğer çekim ölçekleri bu üçünün türevi olan ara çekimlerdir.

DETAY / ÇOK YAKIN PLAN
        Karakterin, gözlerini, dudaklarını, ellerini, bir nesneyi, yani neye odaklanıyorsak, neyi göstermek istiyorsak o kısmı, o nesneyi çerçeveye alan çok yakın çekim planıdır. İsminden de anlaşılacağı üzere, çok yakın planda (extreme close up) detay ön plandadır.  Karakterin elinde tuttuğu nesne ne? Mektupta veya bilgisayarda ne yazıyor? Karakterin aldığı yara ne kadar ağır? Parmağındaki yüzük ne kadar değerli? Tüm bu sorulara detay çekimle yanıt verebiliriz. Detay çekim genelde sahne sonunda, tüm planlar çekildikten sonra çekilir

BAŞ PLAN / YAKIN PLAN
Baş çekim, baş plan; boyundan yukarısının kesildiği, yani yüzün tamamının kadrajı kapladığı çekim planıdır. İngilizcesi close up olan baş plan, yakın plan olarak da adlandırılabilir. Çekim ölçekleri arasında önemli bir yere sahip olan yakın planda, sadece odaklandığımız nesneyi görürüz, kadrajda kalan nesneler, arka plan fludur. Kişinin mimikleri, duygusal durumu, tepkisi  ayrıntılı ve belirgin şekilde ifade edilir. İzleyiciye mesaj vermek açısından oldukça etkili bu çekim planına çok sık başvurulmaması gerektiği söyleniyor.

OMUZ PLAN
Omuz planda, koltuk altlarından yukarısı kesilir; omzun tamamı çerçevede görünür. Omuz çekiminde, mimikler, jestler, karakterin duygusal hali verilebilinir, ancak baş çekimden daha etkin, daha yoğun olmamalıdır. Bunun yanında, karakterin, diğer karakterlerle olan ilişkisi de bu çekim ölçeğinde ön planda olabilir.

GÖĞÜS PLAN
Göğüs kısmından yukarısının kadraja alındığı, baş boşluğu bırakıldığı çekim ölçeğidir. Bel çekimin devamı gibi düşünülür. Kişinin çerçeve içinde göğsünün tamamını ve yukarısı görünecek büyüklükte yer aldığı çekim. Göğüs çekim, kişinin bel ile omuzları arasındaki bölümün yaklaşık tam ortasından, başının üstüne dek olan bölümü kapsar.
BEL PLAN / ORTA PLAN
“Medium shot” olarak da kullanılır. Bel plan veya bel çekim, vücudun yarısını çerçeve içine alan bir çekim ölçeğidir. Seyirci, karakterle daha yakından tanıştırılır hatta özdeşleştirilmek istendiğinde bel plan tercih edilir. Daha fazla ayrıntı görürüz. İkili çekimlerde bel plan çok sık tercih edilir.
AMERİKAN PLAN / DİZ ÇEKİM
İsminden de anlaşılacağı üzere; diz çekim karakterin dizinden yukarısını gösteren plandır. 3/4 çekim ve Amerikan plan diye de adlandırılabilir. Amerikan plan denmesinin sebebi malumunuz kovboy filmleridir. Karakteri veya karakterleri silahlarıyla beraber görür. Silahlanıp silahlanmadığı hakkında izlenim sahibi oluruz. Amerikan çekim ölçeğinde önemli bir husus; tercih edildiği takdirde sahnede yer alan karakterlerin hepsini dizinden yukarısını kesme kuralıdır.

BOY PLAN

Boy planda veya boy çekimde, karakterimizin tamamını yani boydan görürüz. Karakterin çevreyle veya diğer kişilerle, nesnelerle veya kendiyle olan ilişkisi boy planda gösterilir. Boy plan; tüm vücut hareketleri izlenebildiği bir çerçevedir. Seyirciye, detaylar veya aksiyon gösterilmeden genelde karakter gösterilir. Boy planda ayak boşluğu ve baş boşluğuna dikkat edilir.

GENEL PLAN

Sahneyi, dekoru tanıtır, karakterleri, nerede olduklarını ve birbirlerine olan konumlarını görürüz.
Genellemek doğru olmaz ancak sahneler çoğunlukla uzak planla veya daha sık genel planla başlar. Çekim ölçekleri arasında en önemli yere sahip olan planlardan biridir. İzleyiciye olayın nerde geçtiği hakkında bir fikir verilir. Bu izlenimle seyirci sahneye yabancı kalmaz.

UZAK PLAN

“Extreme wide shot yahut establishing shot” da diyebiliriz. Bu çekim açısı sahnenin geçtiği bütün çerçeveyi kapsar. Çevre hakkında genel bir bilgi edinmemizi sağlar. Bu sahne nerede geçiyor? Bir çölde mi? Bir dağda mı? Deniz kıyısında mı?  Etrafta yaşam belirtileri var mı, yaz mı, kış mı, şehir mi, köy mü? Sahnenin geçtiği yer neresi, nasıl bir yer? Tüm bu sorulara genel bir yanıt veren, bir giriş cümlesi aslında uzak plan.

Yakın Çekim Tipleri

İç ara yakın çekimler dört kamera açısından filme alınabilir:
Nesnel: Kamera yakın çekimi sahnede kişi olarak bulunmakta olan bir oyuncunun bakış açısından değil, görünmeyen bir gözlemcinin bakış   açısından filme alır. Nesnel bir yakın çekim izleyiciyi oyuncuya, nesneye ye da devinime yaklaştırır.
Öznel: Filme alınmakta olan kişi doğrudan kameranın merceğine bakar. Bu uygulama ender olarak dramatik konulu filmlerde, bir oyuncu ye da yorumcu gelişmekte olan öyküyü betimleyebilsin ya da yorumlayabilsin diye yapılır.
Omuz üzeri: Kamera, yakın çekimi karşıdaki oyuncunun omzu üzerinden filme alır. Omuz üzeri yakın çekimleri, iki oyuncu karşılıklı konuşma için yüzyüze durduğunda, genellikle uyuşumlu çiftler olarak filme alınırlar.

IŞIK

Işığın Fonksiyonları

- Objeleri görünür kılar
- Hacim ve derinlik sağlaması nedeni ile konunun kütlesini anlarız.
- Dokuyu belirginleştirir.
- Saydamlığı ve geçirgenliği vurgular.
- Rengi vurgular.
- Atmosfer oluştur.

* Sinema çekimlerinde daha çok yapay ışık kullanılır. Dış çekimlerde ışık ayarı çok zordur. Gelen ışık yerine yansıyan ışık kullanmak tercih edilir.

* Işığın yönü görüntünün algılanması bakımından (2 boyut, 3 boyut) önemlidir. Işığın geldiği açı, yön objenin görünümü için önem arz eder.

* Tepe ışık, cephe ışık, yanal ışık, ters ışık.
* Ters ışıkta konunun silueti çekilir.

3 NOKTA AYDINLATMA

1. Ana Işık / Anahtar Işık

İngilizcede Key light  olarak geçen anahtar ışık veya ana ışık, bizim temel ışığımızdır ve konunun, sahnenin temel olarak aydınlatılmasını sağlar. Genelde (ambiyans ışığı güçlü değilse) güçlü bir ışıktır. En önemli ışığımız, sahneyi görünür kılan ve doğadaki güneş görevini simüle eden ışık anahtar ışıktır. Işık oranı 100/100.

2. Dolgu Işığı / Fill Light

Anahtar ışık, kullandığımız diğer ışıklara göre kuvvetli olacağı için, sahnemizdeki nesnelerde, canlılarda sert gölgeler yaratabilir. Bundan kaçınmak için dolgu ışığı kullanırız. Anahtar ışığın tam tersi istikametinde konumlandırırız. Dolgu ışığı sert gölgeleri yumuşattığı gibi, sahnede özellikle görünmesini istediğimiz bir yer, konu için de kullanılır. Işık oranı 70/100.

3. Arka Işık / Back Ligh

Arka ışık, görüntümüze 3. boyutu katar ve çok önemli bir ışıktır. Çektiğimiz konuyu arka plandan ayırır. Çektiğimiz kişinin, nesnenin arkasına konumlandırılır – gizlenir. Konumuzun etrafında veya belli bir kısmında bir ışık çizgisi oluşturur. Işık oranı 50/100.

* Bu üçlü ışık sistemi konuyu objeden ayırır.
* En az ışıkla en ucuz maliyetle yapılacak filmlerin asgari mod ışık kullanım şeklidir. Yüzlerce ışık kullanılabilir.
* Belirtilen oranlar genel oranlardır ama miktar değiştirilebilir.

RENK MODLARI

Beyaz Ayarı

Her makinanın insan gözünün de renk baremleri farklıdır.
Fotoğraf makinelerinde bulunan beyaz dengesi özelliği, fotoğrafı çekerken bulunduğumuz ortamın sağladığı ışığa göre renkleri mümkün olduğunca doğru bir şekilde kaydetmek için vardır. Hani fotoğrafların her zaman vizörden gördüğümüz gibi olmasını isteriz ya, işte beyaz dengesi tam da bu aşamada fotoğrafın çekildiği ortamdaki renk sapmalarını bizim istediğimiz, yani gördüğümüz gibi düzeltmek için vardır.
Fotoğrafların temel kaynağı ışıktır. Işığın rengi gün içinde güneşin yönüne göre değişir. Aynı zamanda her ışığın bir sıcaklığı yani rengi de vardır. Buna ışığın sıcak veya soğuk olması denir. Mavi tonlarında bir ışık fotoğrafa soğukluk katarken sarı tonlarındaki bir turuncu ise sıcaklık katar. 

Fotoğraf Makinasının Yardımcı Aparatları:

Tripod:
Düşük enstantane ekimlerde titreşimi engellemek için kullanılan yere sabitlenen üç ayaklı ekipmandır. Özellikle gece yapılan çekimlerde önem arz eder.

Monoped:
Fotoğraf makinesinin üzerine takıldığı tek bir çubuktan oluşan ayak düzeneğidir. Yüzde 30 yardım sağlar.

Parasoley:
Fotoğraf makinesi ile kullanılan değiştirilebilir lensin uç kısmına takılan, lensi koruyan (örten) ve gün ışığının lensin  içinde yansımasını engelleyen bir aksesuardır. Fotoğraflara etkisi açısından, özellikle açık havada çekim yaparken uç açılardan gelen istenmeyen ışığın, optik elemanlardan yansıyarak fotoğrafta zaman zaman flare olarak bilinen parlamalar oluşmasını engellemektedir. Bu da maalesef fotoğraflardaki genel kontrastı olumsuz yönde etkilemektedir.

Pazometre (Işıkölçer):

Görüntü veya objenin üzerine düşen ışığı, diğer bir ifade ile pozladığımız konunun parlaklığını ölçme işlemi veya yöntemidir. Çektiğimiz fotoğrafların aşırı ya da az pozlanmamış olmaması için konumuz üzerine düşen ışığın düzgün olarak ölçülmesi gerekmektedir. 
Pozometre ile alınan ölçüm sonuçları enstantane, diyafram ve ISO değerleri için önemli olduğu için bunların doğru okunması ve ayarı çok önemlidir ve de doğru pozlamayı oluşturur.

Ölçüm yöntemleri şunlardır:

Matris ölçüm: Genel olarak çoğu durumlarda doğal sonuçlar elde edilir. Fotoğraf makinesi Kadrajdaki karenin geniş bir alanını ölçerek genel bir ortalama alır pozlamayı, renk, kompozisyon ve ton dağılımını buna göre değerlendirir. Birçok durumda ve manzara çekimlerinde önerilir.

Merkez Ağırlıklı ölçüm: Fotoğraf makinası tüm resim karesini ölçer ancak en geniş ağırlığı %60 – 80 olarak merkezdeki alana verir. En önemli avantaj ise kadraj kenarındaki parlaklıklardan resmin etkilenmemesidir. Nesnemiz kadrajın ortasında ise iyi sonuçlar verir.  Portre veya ters ışıktaki çekimler içinde önerilir.

Nokta ölçüm (Spot): Fotoğraf makinemiz bu konumda çap içindeki 3.5 mm.(resim karesinin yaklaşık olarak %2.5) kısmını ölçer. Daire mevcut ve etkin netleme alanı üzerine ortalanır, obje arka planı çok parlak veya karanlık olsa bile konunun doğru bir şekilde pozlanması sağlanmış olur. Bu durum ise merkezdeki konuların doğru olarak ölçülmesini mümkün kılar. Yakın plan veya (Makro vb.) çekimlerde de kullanılır.

Konvertör:
 Objektifle fotoğraf makinesi arasına takılan ve objektifin odak uzunluğunun artırılması amacıyla kullanılan araçtır. Bu araçlar odak uzunluğunu üzerlerinde yazılı değerlere göre iki ya da üç misli gibi değerlere yükseltirler. Bu arada görüntü kalitesinde kayba da neden olurlar.

Filtreler:
Fotoğrafçılıkta temelde 4 tip filtre kullanılır. Bunlar UV, Polarize, ND ve Renk filtreleridir. Renk filtreleri artık neredeyse tamamen kullanımdan kalkmış durumda denebilir. Çünkü hem siyah-beyaz fotoğrafta hem de renkli fotoğrafta bu işlemi istediğimiz tüm tonlarda fotoğraf yazılımları ile yapmak mümkün.

UV Filtre: UV filtreler güneş ışınlarından gelen Ultraviole ışınları engelleyerek daha doygun renkler elde etmeye yardımcı olur. Ayrıca en çok lensleri kurumak için kullanırlar. Fotoğrafa gözle görülür ciddi bir etkisi bulunmadığı için olası çarpmalarda lensin ön camını kurumak için sıklıkla UV filtreler kullanılır. Diğer taraftan UV filtreler fazladan bir cam olduğu için görüntü kalitesinde kayıp yaşanmasına neden olur.

Polarize Filtre: Polarize filtre yansımaları ortadan kaldıran faydalı bir filtre türüdür. Aynı zamanda güneşe göre doğru konumlandırıldığında gökyüzünü daha koyu renkte fotoğraflamayı mümkün kılar.

ND – Neutral Density Filtreler: Doğal yoğunluk filtreleri olarak Türkçeye çevirebileceğimiz ND filtreler temelde pozlamayı kontrol etmek için kullanılır. Gri renkli oldukları için fotoğrafın rengine etki etmezler. Sadece objektife girecek ışığın şiddetini kontrol ederler.
Çok ışık olan yerde ışığı azaltır, ışığın derecesini düşürür.
Bu nedenle farklı numaralarda üretilirler. ND filtre ile daha uzun pozlamalar elde edilebilir. ND filtreler doğa ve manzara fotoğrafçılarının olmazsa olmaz araçlarındandır.

Renk Filtre: Makinanın önüne takıldığında o renk ağırlıklı olur.

KOMPOZİSYON

Ayrı ayrı parçaların estetik bir şekilde bir araya getirilerek anlamlı bir bütün oluşturulması, düzen oluşturulmasıdır.
Altın Oran: Fotoğrafçılıkta kullanılan altın oran ya da 1/3 kuralı, çekilen görüntünün daha rahat algılanması için yaygın olarak kullanılan bir fotoğrafçılık tekniğidir.

KOMPOZİSYONUN ÖZELLİKLERİ

1-  Altın Kesim Kuralı

Altın kesim kuralını oluşturan temel prensip, fotoğraf karesini yatay ve dikey olarak 3’er eşit parçaya ayıran 4 çizgi çekip fotoğrafı toplamda 9 küçük parçaya ayırmak ve objeyi ilgi merkezi olan 4 ana noktadan birisine yerleştirip fotoğrafı bu şekliyle çekmektir. 
Teoride fotoğrafın öznesini 1/3 kuralının hayali kesişim noktalarına veya çizgiler üzerine yerleştirirse fotoğraf daha dengeli ve doğal gözükecektir. Bu konuda yapılan çalışmalar da göstermiştir ki, fotoğrafa bakan kişi fotoğrafın merkezi yerine ilk olarak bu hayali kesişim noktalarına bakarlar. Bu yüzden 1/3 kuralı bu kadar temeldir
4 noktadan birinin sadece resme denk gelmesi yeterli değildir, başka şartlarda gereklidir.
Kara ve denizin çekildiği bir fotoğrafta karanın oranı 1 ise denizin oranı 3 olmalıdır, tam tersi de geçerlidir.
Fotoğraf konusunun tam olarak noktanın üzerinde olması beklenmez, yakın olması da yeterlidir.
Fazladan boşluk bakış yönüne doğru bırakılır. Araçlarda gidiş yönüne doğru olmalıdır boşluk.

2-  Sadelik ve Belirginlik

Az aslında çoktur felsefesi önemlidir. Burada sadelikten kasıt daha az ile daha çoğu ifade etme çabasıdır. Zamandan ve paradan tasarruf sağlar.
Çerçevede çok az eleman sadelik bakımından önemlidir. Anlatılan mesele küçüktür ve dünyayı kurtarmak gibi büyük amaçlar güdülmez.
Az malzeme ile göze hoş gelen bir kompozisyon sadelik demektir. Sadeliğin doğal sonucu ise belirginliktir.

3-  Ritm

Konu olarak seçilen ögenin birden fazla kere aynı kare içinde belirli bir düzen içinde kullanılmasıdır. Bu sıralı düzen fotoğrafı izleyen kişide ritim duygusu yaratacaktır. Fotoğrafta kompozisyonun önemli belirleyici unsurlarından biri olan ritim fotoğrafların seyir zevkini artırdığı gibi çekilen nesneyi daha çok vurgulamayı sağlayacaktır. Çekilen karede ritim duygusu var diyebilmek için aynı nesneden kare içinde en az üç adet yer alması yeterli olacaktır. Karede ritim için kullanılan nesneler ne kadar çok ise, fotoğrafta ritim zenginliği o kadar fazla olacaktır. 

4-  Kontrast/Zıtlık

Kontrast, en genel manasıyla izleyicilerin dikkatini fotoğraftaki konuya yönlendirmek için kullanılan bir araçtır. Zıt özelliklere sahip tonları kullanmak kontrast gücü yüksek fotoğraflar çekmemizi sağlar. Örnek olarak mavi ve sarı, kırmızı ve yeşil gibi renkleri verebiliriz. İki zıt rengi bir araya getirdiğimizde, bu renkler birbirini tamamlarlar ve zıt olan rengin özelliklerini vurgularlar. Renk haricinde anlamsal zıtlık ta içerebilir. Örneğin kadın ve erkek veya yaşlı ve genç gibi.

5-  Çizgiler/Geometrik Şekiller

İnsanlar bildikleri şekilleri içeren fotoğrafları daha yakın bulurlar. S çizen yol.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder