FOTOĞRAFA GİRİŞ
GENEL OLARAK
Fotoğraf; Yunanca
Photos “ışık” ve Graphos “çizmek” sözcüklerinin birleşmesinden oluşan terimdir.
Optik ve kimyasal
süreçleri kullanarak estetik olarak kompozisyon oluşturarak yüzey üzerinde
kalıcı görüntü elde etme işidir.
Rönesans döneminde
resim sanatı ile ilgilenen sanatçılar resimde perspektife başvurmaya başlayınca
Camera Obsucura ismli alet bulunmuştur. Karanlık kutu anlamına gelmektedir.
Fotoğraf çekerken
(sinemada da aynıdır) bir çerçeve belirlenir ve var olandan eksiltme yapılır.
Resim yapılırken boş bir sayfaya yani olmayana inşa söz konusudur.
1826’da Fransız Joseph Nicephore
Niepce odasından çektiği doğa fotoğrafı bilinen ilk fotoğraftır ve ilk doğa
fotoğrafı da budur. 8 saatte pozlanmıştır,
yani fotoğrafı çekmek için başlanan vakit ile biten vakit arasında geçen
zaman dilimi 8 saattir.
İlk insan fotoğrafı ise 1938
yılında Fransız ressam ve kimyager Louis Jacques Mande Daguerre evinin
penceresinden çektiği fotoğraftır. 12 yılda fotoğraf çekimindeki teknolojik
gelişme oldukça ilerlemiştir.
Fotoğrafa konu delik için; deliğin
küçük olması durumunda fotoğraf daha net oluşmaktadır ve yine delik büyüdükçe
görüntünün netliği kaybolmaktadır.
DİYAFRAM (F)
Objektif
içinden geçen ışığın miktarını ayarlayan mekanizmaya diyafram denir.
Diyafram, ışığın yoğunluğunu ve net alan
derinliğini kontrol eder ve iki temel fonksiyonu vardır. Değer ise F ile
gösterilir. ışığın az olduğu ortamlarda daha etkili fotoğraf çekmemizi sağlar.
Sensorun büyüklüğü ile fotoğraf makinasının kalitesi
artmaktadır.
Diyafram ne kadar çok açılırsa o kadar çok ışık alır ve
alınan ışık miktarı arttıkça daha kaliteli fotoğraf çekilir.
Diyaframı ifade eden F miktarının büyümesi ile resmin
kalitesi arasında ters orantı vardır. Yani;
F miktarı küçüldükçe diyafram daha çok ışık alır ve fotoğraf
daha kaliteli olur.
F miktarı büyüdükçe diyafram daha az ışık alır ve fotoğraf
daha az kaliteli olur.
f 1.0- f 1.2 – f1.4 – f1.8 – f2 – f2.8 – f4 –
f5.6 – f8 – f11 – f16 gibi değerler alır. Her değer artışında makineye
giren ışık miktarı bir önceki miktarın yarısına iner. Yani sayı büyüdükçe diyafram
açıklığı azalır. Bu da daha az ışık ve daha kalitesiz
fotoğraf çekimine neden olur.
Bu bakımdan fotoğraf makinalarında F değerinin küçük
olması makinanın kalitesinin iyi olması bakımından önem arz eder.
ALAN DERİNLİĞİ: Diyafram sadece
ışık miktarını ayarlamaz. Oluşan görüntüyü de doğrudan etkiler. Sensöre ne
kadar az ışık düşerse, örneğin açık diyafram (küçük f değeri) odaklama
yaptığımız bölge netken, geriye kalan alanların bulanık olmasına neden olur. Bu
durum aynı zamanda fotoğraftaki konunun daha belirgin olmasını sağlar. Bu
durum alan
derinliği olarak ifade edilir.
Diyafram açıklığı arttıkça net alan derinliği azalır ve
netleme noktasının önünde ve arkasındaki nesnelerin netliği azalır, flu bir
görüntü elde edilir. Bu sayede obje öne çıkar, kompozisyonu ve etkisi güçlü fotoğraflar elde
edilir.
Fotoğrafta daha geniş bir alanın net
çıkması için f değerini yükseltmemiz
(büyük f değeri) gerekecektir. Diyafram açıklığı daraldığında netlik alanı
genişleyeceği için tek karede farklı konuları net çekebilmek ve anlatmak mümkün
hale gelir. Örneğin manzara çekimlerinde f
değerinin daha yüksek olması gerekir.
Portre fotoğraflarda; genellikle arka planı flu yapmak istendiğinden diyafram
ayarı açık olarak kullanmak gerekir.
Makro fotoğraflarda; portre fotoğrafla benzerdir, konuyu ön plana çıkarmak için
açık diyafram değeri tercih edilir.
Manzara fotoğraflarda; genellikle her yerin net olması istenir, bunu da diyafram
ayarı kısık durumda kullanarak elde edebilirsiniz.
Gece fotoğraflarında; ışık genellikle yetersiz olduğu için alan derinliği arka
plana atılır, açık diyafram kullanılır.
ENSTANTANE
(S) (PERDE HIZI)
Fransızca’da (instantané)
bir anlık, ansızın” anlamına gelmektedir. Fotoğrafta diyaframdan geçen
ışınların ne kadar süreyle sensorda kalacağını kontrol eden sisteme enstantane denilmektedir.
Yani fotoğraf çekmek için düğmeye (deklanşöre) basıldığında ışığa
duyarlı alanın ışığı aldığı süredir.
Işığın filmin üzerine düşme süresi
‘örtücü’ ile denetlenir. Örtücünün açık kalma süresine enstantane denmektedir. Enstantane S
simgesi ile gösterilir.
Perdenin açık kaldığı süre boyunca geçen zamana “Pozlama süresi”
denir.
Perde hızı saniye cinsinden ölçülür.
Çoğu
durumda saniyenin kesirleri (1/Sayı) şeklinde ifade edilir.
Payda yani “Sayı” ne kadar büyük olursa hız da o kadar yüksek olur. Örneğin; 1/1000 perde hızı 1/30’dan çok daha hızlıdır.
Payda yani “Sayı” ne kadar büyük olursa hız da o kadar yüksek olur. Örneğin; 1/1000 perde hızı 1/30’dan çok daha hızlıdır.
1/bölen
şeklindeki enstantane de bölen arttıkça netlik te artmaktadır. Bölenin azalması
yani değerin (1) bire yaklaşması durumunda görüntü daha hareketlidir. 1/60 ve
daha az S değeri için titreme çok
olacağından üçayak (tripod) kullanımı gereklidir.
Enstantane
düştükçe çekimi yapılan nesne hareketli ise daha hareketli olarak çekim
gerçekleştirilir.
1/125, 1/250,1/800 gibi
değerleri yüksek hızlı objeleri dondurmak için kullanabiliriz.
Az ışıkta hareketleri dondurmak çok
güç olabilir. Bunu önlemek için ya ISO değeri yükseltilecek ya da ekstra ışık kaynaklarıyla
çekilecek objeyi beslemek gerekmektedir.
Bir
sahnedeki hareketi dondurmak için daha hızlı bir perde hızı seçmeniz
gerekecektir. Seçmeniz gereken perde hızı fotoğraflayacağınız nesnelerin gerçek
hızlarına bağlı olarak değişir. Örneğin ip atlayan çocuk fotoğrafında perde
hızı 1/1250sn idi; havadayken ve saçları uçuşmasına rağmen, havada donmuş gibi
görünür.
Bir sahnedeki hareket hissini vermek için daha düşük bir
perde hızı seçmeniz gerekecektir.
Bir resimde hareketin hissi verilmek istenebilir. Örneğin,
bir şelale veya deniz manzarası fotoğrafını çekerken suyun ne kadar hızlı
aktığını göstermek için ya da bir yarış otomobili fotoğrafı çekerken bir hız
hissi vermek istenildiğinde veya bir yıldızın gökyüzündeki hareketi göstermek
için bunların hepsinde daha uzun bir perde hızı seçilmesi gerekecektir. Yani
payda artırılmalıdır. Tüm bu durumlarda bir üçayak (tripod) kullanmanız
gerekecektir.
Perde hızını seçerken göz önüne alınması gereken bir diğer
husus, kullanılan objektifin odak uzaklığıdır. Uzun odak uzaklığı
kullanıldığında kameradaki titreşimler daha belirgin hale gelir, bu nedenle
daha hızlı bir perde hızı seçmesi gerekir.
ISO
(ASA)
ISO makinalarda bulunan sensörlerin,
ışığa olan hassasiyeti, duyarlılık derecesi olarak adlandırılır. ISO bize
yetersiz ışık ortamlarında diyafram ve enstantaneyi destekleyerek fotoğraf
çekebilme olanağı sağlar.
Analog makina dönemlerinde her
bir ISO değeri için farklı bir film taşımak
gerekirdi. Dijital makinelerde ise makinanın üzerinden çok kolay bir şekilde istenilen ISO değerini ayarlanabilmektedir.
SENSÖR:
Fotoğraf makinenizde hassaslığı değiştirebilen bileşene “görüntü algılayıcısı”
(sensör) denir. Bir kameranın en önemli (ve en pahalı) parçasıdır ve başlıca
görevi; ışığı toplayıp, onu bir görüntüye dönüştürmektir. Çekilecek sahnenin
ortam ışığının yeterli olduğu durumlarda ISO değeri düşük tutulur. Ancak, düşük
ışık koşullarında fotoğrafın oluşabilmesi için makinanın algılayıcısını ışığa
daha fazla duyarlı duruma getirmek gerekir. Bir dizi elektriksel işlemden
oluşan bu yönteme ISO’yu arttırmak denir. ISO’yu yani algılayıcının ışığa
hassasiyetini arttırarak düşük ışıklı ortamlarda flaş kullanmadan fotoğraf
çekilebilir. Ama bu daha yüksek duyarlılık anlamına gelir, bunun sonucu olarak
çekilen fotoğraflarda “kumlanma”
(gren) adı verilen ve elektriksel gürültülerden oluşan, arzu edilmeyen
bozulmalar olur.
Çok şıkta düşük ISO kullanılır ve görüntü daha nettir. ISO
son tercih olarak artırılmalıdır. Önce diyafram sonra enstantane ayarlanmalıdır
ve eğer bu yetersiz ise ISO artırılmalıdır.
ISO her ne kadar yetersiz ışık ortamlarında
bize fotoğraf çekme olanağı verse de ISO değeri
yükseldikçe fotoğraflarda noise (gürültü) de artmaktadır. Bu nedenle ISO değerini
yeterli ışık ortamlarında en düşük seviyede kullanılmalıdır.
Yüksek ISO değerlerinde,
sensörlere gönderilen voltaj arttığı için; sensörlerin ısınması yüzünden
fotoğrafta gürültü (noise) görünmeye
başlamaktadır.
Özellikle karanlık ortamlarda
çekim yapılacaksa ISO’nun en düşük seviyede tutulması gerekir. Aksi
taktirde ciddi bir gren (gürültü) kirliliği ile karşılaşılır. ISO düşünce hız
da düştüğü için bu durumlarda tripod kullanılmalıdır. Ortam ışığı düşük ISO’da
çekim yapmamıza müsaade etmiyorsa bu kez oluşacak grene razı olunmalıdır.
Dijital makinalarda ISO
değeri modeline göre 50 ile 102400 arasında değer
alabilmektedir. ISO numarası ne kadar düşük olursa ışığa
duyarlılık o kadar düşük olur, ISO sayısı arttıkça fotoğraf makinasının hassaslığı
artar.
Alan
Derinliğine Etki Eden Etmenler
1- Diyafram
derinliği (f) değeri yükseldikçe yani çap küçüldükçe alan derinliği artar.
Çekim yapılan karenin bütünü net görünür. F değeri düşerse hedeflenen konu net,
diğer alan flu gözükecektir.
2- Konuya
olan mesafedir. Konuya yaklaştıkça arkasındaki alan flulaşır ve alan derinliği
azalır. Konuya uzaklaştıkça ise odak derinliği artacağından arka kısım daha net
görünecektir.
3- Odak
uzaklığı,
objektife dışarıdan gelip belirli bir merkezde toplanan ışığın, bu
toplanma noktasıyla algılayıcı düzlem yani sensör arasındaki mesafeye denir.
Odak uzaklığı arttıkça fotoğraf kalitesi azalacaktır. Bu bakımdan odak uzaklığı
azaldıkça yani görüş açısı genişler ve bu şekilde alan derinliği artacaktır.
ODAK UZAKLIĞI
Kamera lensi içerisine giren ışık ışınları bir noktada
kesişir (odak noktası) işte kesiştikleri bu odak noktasının kamera sensörüne
veya filme olan mesafesine odak uzaklığı denir.
Odak uzaklığı milimetre (mm) ile ölçülür ve doğal olarak
milimetre (mm) olarak gösterilir.
Odak Uzaklığına Göre Lens
Sınıflandırmaları
Odak
uzaklıklarına göre kamera lensleri üç sınıfa ayrılırlar.
1- 35mm altında mm değerleri olan geniş açılı
lensler. Bu tip lensler ile daha geniş açılı resim çekmek mümkündür. Tüm şehrin
fotoğrafını geniş açı ile çeker. Bunlara geniş açılı objektifler de denir.
Mercek
ile sensör arasındaki mesafe arttıkça (Odak uzaklığı değiştiğinde), görüş açısı
daralır, sensör üzerindeki görüntü büyümeye başlar.
Geniş
açılı bir objektif ile bir konu kadrajlandığında uzaktaki
binalar çok ufak gözükürken fotoğraf kenarlarında bükülmeler meydana
gelir. Fakat fotoğraf karesinde daha fazla alanın görüntüsü kayıt edilir.
Manzara
resimleri çekiminde geniş açılı objektifler kullanılır ve yüksek diyafram
tercih edilir.
2- 35mm ile 50mm arasında (35mm ve 50mm dahil) mm
değerine sahip standart lensler. Bunlara geniş açılı objektifler de denir.
İnsan gözü 43 mm odak uzaklığına sahip bir lensin görüş açısıyla dünyayı
izler.
Açı daraldıkça
(mm cinsinden odak uzaklığı arttıkça) görüntüde bükülmeler kaybolur. Bununla
birlikte görüntüler büyürken, bir önceki kareye göre etraftaki nesneler
fotoğraf karesinden çıkar.
3- 50mm üzeri mm değerine sahip tele lensler. Bu
tip lensler ile daha dar açılı resim çekmek mümkündür. Tüm şehrin fotoğrafını
değil oradaki bir binanın fotoğrafını yaklaştırarak çeker. Bunlara geniş açılı
objektifler de denir.
Makro
Objektif; Dar açıdan daha da dar olan objektiflerdir.
Fotoğraf
makinasındaki odak uzaklığını ifade eden ‘mm’ arttıkça fotoğraf açısı
daralmaktadır ve fotoğraf daha dar açı ile ama daha yakınlaşmış şekilde
çekilmektedir.
Geniş
açı objektifle öndeki konu büyük, arka konular küçük gözükürken, dar açı
objektif ile arka plan daha yakın ve büyük gözükür.
50 mm fotoğraf makinası:
Fotoğraf makinasındaki normal görüş açısıdır. Sabit odaklı (Prime) Fotoğraf
makinalarıdır ve aralık yoktur. Diyafram değeri düşüktür ve maliyeti daha
azdır.
18 mm – 50 mm fotoğraf makinası:
Standart satılan fotoğraf makinasıdır. Değişken odaklı Fotoğraf makinalarıdır.
Zoom özelliği de vardır. Diyaframları çok düşmez, düşerse cihazın maliyeti çok
artar. 50 mm Fotoğraf makinasına nazaran daha hafiftir ve daha az ışık alır.
18 mm – 300 mm fotoğraf makinası: Bu
tip fotoğraf makinalarında aralık çok olsa da bunun için birden çok cam
kullanılmaktadır. Bu durumda ışığın daha çok kırılması ve etkisinin azalmasına
neden olmaktadır. Yani diyafram daha çok açılmakta ve bu nedenle görüntü
bozulmaktadır.
ÇEKİM ÖLÇEKLERİ
Çerçeveye oranla
görüntünün boyutunun değişmesi, değişik, çeşitli ölçeklerdeki çekimlere yol
açar; değişik boyutlardaki görüntüler dizisine çekim ölçeği adı verilir. Çekim
ölçeği kamera önündeki kişinin, nesnenin çerçeve içinde görülen kesimini anlatan,
kameranın aldığı görüntünün perdede kapladığı alanı sınırlandıran bir birimdir.
Çekim ölçeği seçilen, düzenlenen, yerleştirilen insana, nesneye, konuya
yakından ya da uzaktan bakılmasını sağlar. Çekim ölçeği hem konu, hem de
görüntü alanına bağlı olarak, konunun görüntü boyutu göz önüne alınarak
belirlenir.
Temelde üç ölçek var;
yakın çekim, orta çekim, genel çekim. Diğer çekim ölçekleri bu üçünün türevi
olan ara çekimlerdir.
DETAY / ÇOK YAKIN PLAN
Karakterin, gözlerini, dudaklarını,
ellerini, bir nesneyi, yani neye odaklanıyorsak, neyi göstermek istiyorsak o
kısmı, o nesneyi çerçeveye alan çok yakın çekim planıdır. İsminden de
anlaşılacağı üzere, çok yakın planda (extreme close up) detay ön plandadır.
Karakterin elinde tuttuğu nesne ne? Mektupta veya bilgisayarda ne
yazıyor? Karakterin aldığı yara ne kadar ağır? Parmağındaki yüzük ne kadar
değerli? Tüm bu sorulara detay çekimle yanıt verebiliriz. Detay çekim genelde
sahne sonunda, tüm planlar çekildikten sonra çekilir
BAŞ PLAN / YAKIN PLAN
Baş çekim, baş plan; boyundan yukarısının kesildiği, yani
yüzün tamamının kadrajı kapladığı çekim planıdır. İngilizcesi close up olan baş
plan, yakın plan olarak da adlandırılabilir. Çekim ölçekleri arasında önemli
bir yere sahip olan yakın planda, sadece odaklandığımız nesneyi görürüz,
kadrajda kalan nesneler, arka plan fludur. Kişinin mimikleri, duygusal durumu,
tepkisi ayrıntılı ve belirgin şekilde ifade edilir. İzleyiciye mesaj
vermek açısından oldukça etkili bu çekim planına çok sık başvurulmaması
gerektiği söyleniyor.
OMUZ PLAN
Omuz
planda, koltuk altlarından yukarısı kesilir; omzun tamamı çerçevede görünür.
Omuz çekiminde, mimikler, jestler, karakterin duygusal hali verilebilinir,
ancak baş çekimden daha etkin, daha yoğun olmamalıdır. Bunun yanında, karakterin,
diğer karakterlerle olan ilişkisi de bu çekim ölçeğinde ön planda olabilir.
GÖĞÜS PLAN
Göğüs
kısmından yukarısının kadraja alındığı, baş boşluğu bırakıldığı çekim
ölçeğidir. Bel çekimin devamı gibi düşünülür. Kişinin çerçeve içinde göğsünün
tamamını ve yukarısı görünecek büyüklükte yer aldığı çekim. Göğüs çekim,
kişinin bel ile omuzları arasındaki bölümün yaklaşık tam ortasından, başının
üstüne dek olan bölümü kapsar.
BEL PLAN
/ ORTA PLAN
“Medium
shot” olarak da kullanılır. Bel plan veya bel çekim, vücudun yarısını çerçeve
içine alan bir çekim ölçeğidir. Seyirci, karakterle daha yakından
tanıştırılır hatta özdeşleştirilmek istendiğinde bel plan tercih edilir. Daha
fazla ayrıntı görürüz. İkili çekimlerde bel plan çok sık tercih edilir.
AMERİKAN
PLAN / DİZ ÇEKİM
İsminden de anlaşılacağı üzere; diz çekim karakterin dizinden
yukarısını gösteren plandır. 3/4 çekim ve Amerikan plan diye de adlandırılabilir.
Amerikan plan denmesinin sebebi malumunuz kovboy filmleridir. Karakteri veya
karakterleri silahlarıyla beraber görür. Silahlanıp silahlanmadığı hakkında
izlenim sahibi oluruz. Amerikan çekim ölçeğinde önemli bir husus; tercih
edildiği takdirde sahnede yer alan karakterlerin hepsini dizinden yukarısını
kesme kuralıdır.
BOY PLAN
Boy planda veya boy çekimde, karakterimizin tamamını yani
boydan görürüz. Karakterin çevreyle veya diğer kişilerle, nesnelerle veya
kendiyle olan ilişkisi boy planda gösterilir. Boy plan; tüm vücut hareketleri
izlenebildiği bir çerçevedir. Seyirciye, detaylar veya aksiyon gösterilmeden
genelde karakter gösterilir. Boy planda ayak boşluğu ve baş boşluğuna dikkat
edilir.
GENEL PLAN
Sahneyi, dekoru tanıtır, karakterleri, nerede olduklarını ve
birbirlerine olan konumlarını görürüz.
Genellemek doğru olmaz ancak sahneler çoğunlukla uzak planla
veya daha sık genel planla başlar. Çekim ölçekleri arasında en önemli yere
sahip olan planlardan biridir. İzleyiciye olayın nerde geçtiği hakkında bir
fikir verilir. Bu izlenimle seyirci sahneye yabancı kalmaz.
UZAK PLAN
“Extreme wide shot yahut establishing shot” da diyebiliriz.
Bu çekim açısı sahnenin geçtiği bütün çerçeveyi kapsar. Çevre hakkında genel
bir bilgi edinmemizi sağlar. Bu sahne nerede geçiyor? Bir çölde mi? Bir dağda
mı? Deniz kıyısında mı? Etrafta yaşam belirtileri var mı, yaz mı,
kış mı, şehir mi, köy mü? Sahnenin geçtiği yer neresi, nasıl bir yer? Tüm bu
sorulara genel bir yanıt veren, bir giriş cümlesi aslında uzak plan.
Yakın Çekim Tipleri
İç
ara yakın çekimler dört kamera açısından filme alınabilir:
Nesnel:
Kamera yakın çekimi sahnede kişi olarak bulunmakta olan bir oyuncunun bakış
açısından değil, görünmeyen bir gözlemcinin bakış
açısından filme alır. Nesnel bir yakın çekim izleyiciyi oyuncuya,
nesneye ye da devinime yaklaştırır.
Öznel:
Filme alınmakta olan kişi doğrudan kameranın merceğine bakar. Bu uygulama ender
olarak dramatik konulu filmlerde, bir oyuncu ye da yorumcu gelişmekte olan
öyküyü betimleyebilsin ya da yorumlayabilsin diye yapılır.
Omuz
üzeri: Kamera, yakın çekimi karşıdaki oyuncunun omzu üzerinden
filme alır. Omuz üzeri yakın çekimleri, iki oyuncu karşılıklı konuşma için
yüzyüze durduğunda, genellikle uyuşumlu çiftler olarak filme alınırlar.
IŞIK
Işığın Fonksiyonları
-
Objeleri görünür kılar
- Hacim
ve derinlik sağlaması nedeni ile konunun kütlesini anlarız.
-
Dokuyu belirginleştirir.
-
Saydamlığı ve geçirgenliği vurgular.
-
Rengi vurgular.
-
Atmosfer oluştur.
*
Sinema çekimlerinde daha çok yapay ışık kullanılır. Dış çekimlerde ışık ayarı
çok zordur. Gelen ışık yerine yansıyan ışık kullanmak tercih edilir.
*
Işığın yönü görüntünün algılanması bakımından (2 boyut, 3 boyut) önemlidir.
Işığın geldiği açı, yön objenin görünümü için önem arz eder.
* Tepe
ışık, cephe ışık, yanal ışık, ters ışık.
*
Ters ışıkta konunun silueti çekilir.
3 NOKTA AYDINLATMA
1.
Ana Işık / Anahtar Işık
İngilizcede Key light olarak geçen anahtar
ışık veya ana ışık, bizim temel ışığımızdır ve konunun, sahnenin temel olarak aydınlatılmasını
sağlar. Genelde (ambiyans ışığı güçlü değilse) güçlü bir ışıktır. En önemli
ışığımız, sahneyi görünür kılan ve doğadaki güneş görevini simüle eden
ışık anahtar ışıktır. Işık oranı 100/100.
2. Dolgu Işığı / Fill Light
Anahtar ışık, kullandığımız diğer ışıklara göre kuvvetli
olacağı için, sahnemizdeki nesnelerde, canlılarda sert gölgeler yaratabilir.
Bundan kaçınmak için dolgu ışığı kullanırız. Anahtar ışığın tam tersi
istikametinde konumlandırırız. Dolgu ışığı sert gölgeleri yumuşattığı gibi,
sahnede özellikle görünmesini istediğimiz bir yer, konu için de kullanılır. Işık oranı 70/100.
3. Arka Işık / Back Ligh
Arka ışık, görüntümüze 3. boyutu katar ve çok önemli bir
ışıktır. Çektiğimiz konuyu arka plandan ayırır. Çektiğimiz kişinin, nesnenin
arkasına konumlandırılır – gizlenir. Konumuzun etrafında veya belli bir
kısmında bir ışık çizgisi oluşturur. Işık oranı 50/100.
* Bu üçlü ışık sistemi konuyu objeden ayırır.
* En az ışıkla en ucuz maliyetle yapılacak filmlerin asgari
mod ışık kullanım şeklidir. Yüzlerce ışık kullanılabilir.
* Belirtilen oranlar genel oranlardır ama miktar
değiştirilebilir.
RENK
MODLARI
Beyaz
Ayarı
Her
makinanın insan gözünün de renk baremleri farklıdır.
Fotoğraf makinelerinde bulunan beyaz dengesi özelliği,
fotoğrafı çekerken bulunduğumuz ortamın sağladığı ışığa göre renkleri mümkün
olduğunca doğru bir şekilde kaydetmek için vardır. Hani fotoğrafların her
zaman vizörden gördüğümüz gibi olmasını isteriz ya, işte beyaz dengesi tam da
bu aşamada fotoğrafın
çekildiği ortamdaki renk sapmalarını bizim istediğimiz, yani
gördüğümüz gibi düzeltmek için vardır.
Fotoğrafların
temel kaynağı ışıktır. Işığın rengi gün içinde güneşin yönüne göre değişir.
Aynı zamanda her ışığın bir sıcaklığı yani rengi de vardır. Buna ışığın sıcak
veya soğuk olması denir. Mavi tonlarında bir ışık fotoğrafa soğukluk katarken
sarı tonlarındaki bir turuncu ise sıcaklık katar.
Fotoğraf Makinasının
Yardımcı Aparatları:
Tripod:
Düşük
enstantane ekimlerde titreşimi engellemek için kullanılan yere sabitlenen üç
ayaklı ekipmandır. Özellikle gece yapılan çekimlerde önem arz eder.
Monoped:
Fotoğraf makinesinin üzerine takıldığı
tek bir çubuktan oluşan ayak düzeneğidir. Yüzde 30 yardım sağlar.
Parasoley:
Fotoğraf
makinesi ile kullanılan değiştirilebilir lensin uç kısmına takılan, lensi
koruyan (örten) ve gün ışığının lensin içinde yansımasını engelleyen
bir aksesuardır. Fotoğraflara etkisi açısından, özellikle açık havada çekim
yaparken uç açılardan gelen istenmeyen ışığın, optik elemanlardan
yansıyarak fotoğrafta zaman zaman flare olarak bilinen
parlamalar oluşmasını engellemektedir. Bu da maalesef fotoğraflardaki
genel kontrastı olumsuz yönde etkilemektedir.
Pazometre (Işıkölçer):
Görüntü
veya objenin üzerine düşen ışığı, diğer bir ifade ile pozladığımız konunun
parlaklığını ölçme işlemi veya yöntemidir. Çektiğimiz fotoğrafların aşırı ya da
az pozlanmamış olmaması için konumuz üzerine düşen ışığın düzgün olarak
ölçülmesi gerekmektedir.
Pozometre
ile alınan ölçüm sonuçları enstantane, diyafram ve ISO değerleri için önemli
olduğu için bunların doğru okunması ve ayarı çok önemlidir ve de doğru pozlamayı
oluşturur.
Ölçüm
yöntemleri şunlardır:
Matris ölçüm: Genel olarak çoğu durumlarda doğal sonuçlar elde edilir.
Fotoğraf makinesi Kadrajdaki karenin geniş bir alanını ölçerek genel bir
ortalama alır pozlamayı, renk, kompozisyon ve ton dağılımını buna göre
değerlendirir. Birçok durumda ve manzara çekimlerinde önerilir.
Merkez Ağırlıklı ölçüm: Fotoğraf makinası tüm resim karesini ölçer ancak en geniş
ağırlığı %60 – 80 olarak merkezdeki alana verir. En önemli avantaj ise kadraj
kenarındaki parlaklıklardan resmin etkilenmemesidir. Nesnemiz kadrajın
ortasında ise iyi sonuçlar verir. Portre
veya ters ışıktaki çekimler içinde önerilir.
Nokta ölçüm (Spot): Fotoğraf makinemiz bu konumda çap içindeki 3.5 mm.(resim
karesinin yaklaşık olarak %2.5) kısmını ölçer. Daire mevcut ve etkin netleme
alanı üzerine ortalanır, obje arka planı çok parlak veya karanlık olsa bile
konunun doğru bir şekilde pozlanması sağlanmış olur. Bu durum ise merkezdeki
konuların doğru olarak ölçülmesini mümkün kılar. Yakın plan veya (Makro vb.)
çekimlerde de kullanılır.
Konvertör:
Objektifle fotoğraf makinesi arasına takılan
ve objektifin odak uzunluğunun artırılması amacıyla kullanılan araçtır. Bu
araçlar odak uzunluğunu üzerlerinde yazılı değerlere göre iki ya da üç misli
gibi değerlere yükseltirler. Bu arada görüntü kalitesinde kayba da neden
olurlar.
Filtreler:
Fotoğrafçılıkta
temelde 4 tip filtre kullanılır. Bunlar UV, Polarize, ND ve Renk filtreleridir.
Renk filtreleri artık neredeyse tamamen kullanımdan kalkmış durumda denebilir.
Çünkü hem siyah-beyaz fotoğrafta hem de renkli fotoğrafta bu işlemi istediğimiz
tüm tonlarda fotoğraf yazılımları ile yapmak mümkün.
UV Filtre: UV filtreler güneş ışınlarından gelen Ultraviole ışınları
engelleyerek daha doygun renkler elde etmeye yardımcı olur. Ayrıca en çok
lensleri kurumak için kullanırlar. Fotoğrafa gözle görülür ciddi bir etkisi
bulunmadığı için olası çarpmalarda lensin ön camını kurumak için sıklıkla UV
filtreler kullanılır. Diğer taraftan UV filtreler fazladan bir cam olduğu için
görüntü kalitesinde kayıp yaşanmasına neden olur.
Polarize Filtre: Polarize filtre yansımaları ortadan kaldıran faydalı bir filtre
türüdür. Aynı zamanda güneşe göre doğru konumlandırıldığında gökyüzünü daha
koyu renkte fotoğraflamayı mümkün kılar.
ND – Neutral Density Filtreler: Doğal yoğunluk
filtreleri olarak Türkçeye çevirebileceğimiz ND filtreler temelde pozlamayı
kontrol etmek için kullanılır. Gri renkli oldukları için fotoğrafın rengine
etki etmezler. Sadece objektife girecek ışığın şiddetini kontrol ederler.
Çok ışık olan yerde
ışığı azaltır, ışığın derecesini düşürür.
Bu nedenle farklı
numaralarda üretilirler. ND filtre ile daha uzun pozlamalar elde edilebilir. ND
filtreler doğa ve manzara fotoğrafçılarının olmazsa olmaz araçlarındandır.
Renk Filtre: Makinanın önüne takıldığında o renk ağırlıklı olur.
KOMPOZİSYON
Ayrı ayrı parçaların
estetik bir şekilde bir araya getirilerek anlamlı bir bütün oluşturulması,
düzen oluşturulmasıdır.
Altın Oran:
Fotoğrafçılıkta kullanılan altın oran ya da 1/3 kuralı, çekilen görüntünün daha
rahat algılanması için yaygın olarak kullanılan bir fotoğrafçılık tekniğidir.
KOMPOZİSYONUN ÖZELLİKLERİ
1- Altın
Kesim Kuralı
Altın kesim kuralını oluşturan temel
prensip, fotoğraf karesini yatay ve dikey olarak 3’er eşit parçaya ayıran 4
çizgi çekip fotoğrafı toplamda 9 küçük parçaya ayırmak ve objeyi ilgi merkezi
olan 4 ana noktadan birisine yerleştirip fotoğrafı bu şekliyle çekmektir.
Teoride fotoğrafın öznesini 1/3
kuralının hayali kesişim noktalarına veya çizgiler üzerine yerleştirirse
fotoğraf daha dengeli ve doğal gözükecektir. Bu konuda yapılan çalışmalar da
göstermiştir ki, fotoğrafa bakan kişi fotoğrafın merkezi yerine ilk olarak bu
hayali kesişim noktalarına bakarlar. Bu yüzden 1/3 kuralı bu kadar
temeldir
4 noktadan birinin sadece resme denk
gelmesi yeterli değildir, başka şartlarda gereklidir.
Kara ve denizin çekildiği bir fotoğrafta
karanın oranı 1 ise denizin oranı 3 olmalıdır, tam tersi de geçerlidir.
Fotoğraf konusunun tam olarak noktanın
üzerinde olması beklenmez, yakın olması da yeterlidir.
Fazladan boşluk bakış yönüne doğru
bırakılır. Araçlarda gidiş yönüne doğru olmalıdır boşluk.
2- Sadelik ve Belirginlik
Az
aslında çoktur felsefesi önemlidir. Burada sadelikten kasıt daha az ile daha
çoğu ifade etme çabasıdır. Zamandan ve paradan tasarruf sağlar.
Çerçevede çok az eleman sadelik bakımından önemlidir.
Anlatılan mesele küçüktür ve dünyayı kurtarmak gibi büyük amaçlar güdülmez.
Az malzeme ile göze hoş gelen bir kompozisyon sadelik
demektir. Sadeliğin doğal sonucu ise belirginliktir.
3- Ritm
Konu
olarak seçilen ögenin birden fazla kere aynı kare içinde belirli
bir düzen içinde kullanılmasıdır. Bu sıralı düzen fotoğrafı izleyen kişide ritim
duygusu yaratacaktır. Fotoğrafta kompozisyonun önemli belirleyici
unsurlarından biri olan ritim fotoğrafların seyir zevkini artırdığı gibi
çekilen nesneyi daha çok vurgulamayı sağlayacaktır. Çekilen karede ritim
duygusu var diyebilmek için aynı nesneden kare içinde en az üç adet yer alması
yeterli olacaktır. Karede ritim için kullanılan nesneler ne kadar çok ise, fotoğrafta ritim
zenginliği o kadar fazla olacaktır.
4- Kontrast/Zıtlık
Kontrast,
en genel manasıyla izleyicilerin dikkatini fotoğraftaki konuya yönlendirmek
için kullanılan bir araçtır. Zıt özelliklere sahip tonları kullanmak kontrast
gücü yüksek fotoğraflar çekmemizi sağlar. Örnek olarak mavi ve sarı,
kırmızı ve yeşil gibi renkleri verebiliriz. İki zıt rengi bir araya getirdiğimizde,
bu renkler birbirini tamamlarlar ve zıt olan rengin özelliklerini vurgularlar.
Renk haricinde anlamsal zıtlık ta içerebilir. Örneğin kadın ve erkek veya yaşlı
ve genç gibi.
5- Çizgiler/Geometrik
Şekiller
İnsanlar
bildikleri şekilleri içeren fotoğrafları daha yakın bulurlar. S çizen yol.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder